Ülkü Hanım Merhabalar, bize kendinizi tanıtır mısınız ?
1979 Bursa Uludağ Üniversitesi resim bölümünden mezun oldum. Şu anda çalışmalarıma
Ülkü Öğüt Galeri ve Sanat Atölyesi’nde devam etmekteyim.
1979 yılında evlendim ve eşimle Münih’e yerleştik. GOETHE Enstitüsü’nde yoğun bir
Almanca programının ardından Münih’te Ressam Alois Huber’in atölyesinde (Huber Schule)
canlı model çalışmalarında bulundum. Benim iki hedefim vardi; o güne kadar Türkiye’de
öğrendiğin tekniklerin yanısıra farklı teknikler ve bakış açıları kazanmak ve bu
teknikleri öğretme yöntemleri..
Çalışma ortamımdaki sanatçı arkadaşlarımın ve hocalarımın
değişik milletlerden oluşması bana yeni ufuklar kazandırmıştı. Bu özgür ve yaratıcı
çalışma ortamında kendimi ve bilgi birikimimi daha iyi değerlendirebiliyordum. Herkes
kendine özgüydü. Bu da sanatta olması gereken olguydu. Bize, sanatta utanmadan ,sıkılmadan,
bildiklerimizi ve bilmediklerimizi, yanlışı ve doğruyu başkaları ile paylaşmayı
ve her şeyi sorgulamayı öğretiyordu. Çünkü sanatta yaratcılığımızı ortaya çıkarmanın
tek yolu kendimizi rahatça ifade edebilmekti. Haftanın belirli günlerinde sokaklarda
caddelerde çizim yapabiliyorduk.
1981’de oğlum Erdem dünyaya geldi. 1981-1983 yıllarında
Münih’te RENSHC’ in atölyesinde çalıştım. Renshc’in atolyesindeki çalışmalarım ise
daha çok Blaue Reiter sanat akımı sanatçılarından GABRİELLE MÜNTER, KANDINSKY, MACKE’nin
eserlerini inceleme ve Blaue Reiter akımını çalışmalarımız üzerinde uygulama üzerineydi.
Burada, çalışmalarımı soyutlama aşamasındaki püf noktaları yakalamıştım.
WALDORFSCHULE
Münih‘te disiplinler arası çalışmalarda resim sanatının işlevsel rolü ile ilgili
aktif çalışmalar yaptım.
1985 yılında kızım İpek dünyaya geldi. 1988 yılında Stuttgart’a
yerleştik. 1988-1990 yılları arasında STUTGART’ ta GYJHO FRANK’ ın atolyesinde Peyzaj
çalışmalarında bulundum. Oğlum Erdem’le beraber resim çalışıyor, beraber oyuncak
yapma kurslarına gidiyorduk. Bu arada anne çocuk resim çalışmalarına başladık.
Diğer çocukların anneleri ile tanışma fırsatım olmuştu. Resim çalışmalarında çocukların
düşüncelerini rahatlıkla ifade edebildiklerini, annelerin ve babaların da onlara
açıklama yaparken yeterli zaman ayırdıklarını, doğayı inceleme ve araştırma alışkanlıklarının
yaratıcılıklarını ortaya çıkarmada kaçınılmaz olduğunu bildiklerini fark ettim.
HANNES STEINERT ile STUTGART da soyut sanat çalışmaları açık hava yağlı boya peyzaj
çalışmaları yaptım. 1988-1989 yılları arasında ALBERT WECKMAN ‘dan Gravür dersi
aldım. Gravür çalışmaları zor ve emek vericiyiydi.
1990 Türkiye’ye döndük. Yurtdışında
öğrendiklerimi Türkiye’de öğretmek için sabırsızlanıyordum. Resim yapmanın yanı
sıra bilgilerimi paylaşmak, öğretmek de benim icin büyük bir keyifti. Türkiye’de
resim öğretmeni olarak çalıştığım okullar Özel Baran Lısesi, Özel Tunçsiper Lisesi,
Emir Sultan Lisesi, Çelebi Mehmet Lisesi, Bursa Bilim ve Sanat Merkezi'dir. Öğrendiğim
tüm teknikleri üğrencilerime öğretme fırsatı bulmuştum. Fakat ülkemizdeki öğrencilerin
gelecek endişesi, dersane koşuşturması onların zamanlarını alıyordu , buna rağmen
her zaman severek ve isteyerek , çok anlamlı ve başarılı sonuçlar elde ettik. Hatta
resim dersini okadar benimsediler ki kimi öğrencilerimi resim öğretmeni olarak görmek
beni gurulandırdı.
İki ülkenin sanata yaklaşımı konusunda ne gibi farklılıklar gördünüz?
Sanata yaklaşım sözcüğü çok anlamlı, çok güzel bir soru. Kişinin kendini tanımaya
fırsat bulması, var olan yeteneklerini geliştirmesi ya da var olan yeteneklerini
ortaya çıkarması,sanatı hissetmesi, yaşam tarzı haline getirmesi ve bunu davranış
biçimine yansıtması.. Her şeyden önemlisi başkalarının yaptığı sanat eserlerine
saygı göstermek, duyguları paylaşmak ve hoşgörü.. Ülkemizde bu davranışlar ve yaklaşımlar
daha iyi olabilir. Çünkü bu potansiyeli ben çocuklarımızda ve gençlerimizde hatta
yetişkinlerde görebiliyorum. Avrupa ülkelerinde geleneksel tarihi dokuyu yaşatma
kültürü var. Sanat her adımda kendini yaşatıyor ve gösteriyor.Bu da kişinin görsel
algılamasını zenginleştiriyor. Karamsar bir tablo çizmiyorum çünkü ülkemizde hobi
olarak ya da meslek edinmek için sanatla uğraşan, buna zaman ve imkanlarını zorlayan
çok sayıda velimiz var . Bu da GURUR VERİCİ BİR DURUM.
Yurtdışında sanat eğitimi kaç yaşında başlıyor?
Ailenin kültür ve ekonomik düzeyine göre değişiyor
Velilerin yaklaşımı nasıl bu konuya?
Genelde velinin de sanatla bir geçmişi olduğu için çok olumlu. Sanatın gerekliliği
konusunu bile sormak onlara anlaşılmaz gelebilir, çünkü sanatla içiçeler.
Türkiye’de Bilim ve Sanat Merkezi’nde yani BİLSEM ‘de çalışmaktasınız, bize kısaca
BİLSEM’deki sanat etkinliklerinden bahsedebilir misiniz ?
Üstün ve özel yetenekli çocuklar iki aşamalı sınavdan sonra bize gelmektedirler.
Onlarla uyum eğitimi, destek eğitimi, bireysel yetenekleri geliştirme ve özel yetenekleri
geliştirme çalışmalarından sonra proje yapmaktayız. Bu süreç iki yıl sürmektedir.Öğrenciler
kendi okullarında aldıkları klasik eğitimin yanısıra bize gelmektedir.Öğrenci merkezli
çalışmalar yapmaktayız. Öğrenci tüm bu çalışmalar için hiç bir ödeme yapmamaktadır.Burası
MEB'ebağlı bir devlet kuruluşudur. Bilsem’deki öğrencilerim oldukça yetenekliler,
bu durum da benim daha verimli çalışmalar yapabilmeme olanak sağlıyor. BİLSEM’de
klasik resim dersinin yanı sıra diğer bilim dallarıyla da ortak projeler yürütekteyiz.
Örneğin, biyoloji dersi ile ortak projemizde atık malzemelerden yararlanarak kalp,
böbrek gibi organların bulunduğu insan vücudu kabartmaları yaptik. Sosyal sorumluluk
projesi kapsaminda ise, Bursa Çocuk Hastanesi duvarlarına çoçuk masallarından kesitler
çalışmaları yaparak sanata hizmet projesini grupla çalışma tekniği ile gerçekleştirmiş
olduk.
Ayni zamanda bir resim atölyeniz bulunmakta ,atölyenizde ne gibi çalısmalarda bulunuyorsunuz?
Yağlı boya, suluboya , akrilik, özgün baskı çalışmaları ve heykel . Öğrencilerimi
yaş gruplarına göre ayırıyorum.
Derslerinizde yaş aralığı nedir?
4-6 yaş grubu, 7-11 yaş grubu, 12-15 ve 16-20 yaş ve yetişkinler gruplarımız mevcut
aynı zamanda bireysel eğitimler de vermekteyim .
Deneyimlerimden ve gözlemlerimden edindiğim sonuç, sanat çalışması yapabilmek için
araştırmacı ,her konuya ilgi duyan, doğayı seven ve inceleyen, kendine güvenen,
çalışmayı seven, sabırlı , hoşgörülü bireyler olmak gerekir. Anne ve babalar özellikle
akademik eğitim almış kişiler, genelde çocuklarını gelecek endişesi ile maddi yönden
kazançlı mesleklere yönlendirmektedirler. Bu kararı verirken küçük yaşta çocuğunun
adına karar vermektedir. Bu durumda çocuğun karar verme hakkını veli kullanmaktadır
ne yazık ki. Çok geç olmadan, eğitimli anne ve babalara seminerler düzenlenleyerek
yanlış karar verebileceklerine inandırmamız gerekir.
Sanat ve sevgi dolu,hoşgörülü bir yaşam dileği ile.
Teşekkür ederim.